ŞİZOFRENİ HASTALARINDA BEYİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER

Şizofreninin önde gelen tanısal belirtileri düşünce bozuklukları ve algı bozukluğudur. Düşünce bozukluklarında sanrılar ve kuruntular olarak anlatılmakta, algı bozukluğunda ise varsanı ve halisinasyon olarak söylenmketedir. (DSM-IV, S.285) Hastanın gerçeği değerlendirme algısı bozulmuştur. Ayrıca, içgörü çöllüğü mevcuttur yani iç farkındalığı yoktur. Kendi hastalığını değerlendirme durumu söz konusu değildir, zamanla aldığı tedavilerle hastalığını ögrenebilir. Kişiler arası ilişkileri bozulmuştur. Doğan ve ark. göre (2007), Şizofreni hastalarının etiyolojisinde; genetik yatkınlık, bazı enfeksiyonlar ve nöropsikiyatrik, nörogelişimsel, nöropsikolojik etkenler görülmektedir. Ayrıca, nörodejeneratif bir hastalıktır. Nöredejeneratif, beyindeki bazı bölgelerdeki nöronların kaybı olarak bilinir (s.223). Şizofreni beyinde oluşan değişiklikler, çevresel ve genetik olduğu bilinmektedir. Bu yazıda, çevressel ve genetik durumundan ziyade, beyinde meydana gelen değişiklikerden bahsedilecektir.
Kulaksızoğlu’na göre, psikiyatirik hastalıkların hiç birinde beyinde bir bölgede olduğu söylenemez. Fakat yine Kulaksızoğluna göre (2007), beynin bazı bölgelerini içine alan hastalıklar nispeten birbirinin aynısı davranışsal sonuçlar ortaya çıkarır (para.17). Örneğin, Kronik temperol lop epilepsisi şizofreni hastalığını arttırdığı bulunmuştur .Ayrıca, Huntington hastalığı beyindeki sinir hücrelerinin yok olmasıyla oluşan bir hastalıktır ve bu hastalığında şizofreniyi arttırdığı bilinmektedir (s.239). Şizofreni oluşumunda rol oynayan bir başka nedende bebeğin doğum sırasında yaşadığı travmadır. Annenin hamileyken geçirdiği rahatsızlıktan dolayı bebekte bazı durumlarda beyin hasarına yol açabilir. Doğan ve ark. yaptığı araştırmaya göre (2007), prenatal yani doğum öncesindeki beyin hasarının şizofreni hastalığının görünmesinde önemli bir etken olduğu ortaya çıkarılmıştır (s.225). Anne karnında geçirilen beyin hasarında temperol lopta beyin omur ilik sıvısının çoğalmasıyla şizofreni hastalığına ileri ki yıllarda yakalanması durumunun olduğu bulunmuştur (Kesebir&Parıldar, 2003). Ayrıca, nörogelişimsel çalışmalarda, bebeklik ve çocukluk çağında beyin gelişiminde gecikme yaşandığı bulunmuştur. Buna göre, her insanda görülen sağ ya da sol beynin daha dominanat çalışması, şizofreni hastalarında gecikme olarak görülmektedir. Hangi hemisferde daha dominant olacağını belirlemede gecikme görülmektedir. Ayrcıa, sağ ve sol yarımkürede asimetrik durumdan söz edilmektedir (Kesebir&Parıldar, 2003). Sağır ve ark. (2014), beyindeki nörotransmitlerin gelişme döneminde yaşadığı sorunlar nedeniyle şizofrenininde bir nörogelişimsel bir hastalıktır. Yine onlara göre, psikotik hastalıkların limbik sistemin yapısında bulunan hipakampüs ve preforantal korteksin önemli bir beyin hasarına uğraması sonucuyla şizofreni hastalığının ortaya çıkmaktadır (s.2). Limbik sistem içerisinde septum pellusidum yapısına vurgu yapmaktadırlar. Bu yapı, iki yapraklı bir oluşuma benzetilmekte ve septum pellusidumun içinin ince duvarlı bir zar yapısı tariflenmektedir. Her fetüste septum pellusidum bulunmaktadır. Doğumun gerçekleşmesiyle beraber 3-6 ay içerisinde bu iki yapraklı oluşum kendiliğinden birleşmektedir (s.2). Eğer bu yapraklar birbirine birleşmezse, ortaya bir boşluklu bir oluşum çıkmaktadır ve buna da Kavum Septum Pellusideum (KSP) adı verilmektedir. Eğer, bu birleşmeme durumu tamamen olursa da Kavum Vergea (KV) adından bahsedilmektedir. Septum Pellusidum yapısındaki bu tür bozukluklar beynin diğer bölümlerini etkilemektedir. Örneğin, hipokampüs, korpus kallosum, limbic sistem, bu gelişimsel aksamadan etkilenmektedirler. Bu beyin yapısındaki bozukluk, Apert sendromu, obsesif kompulsif bozukluk, Tourette sendromu gibi hastalıklarıda ortaya çıkarabilmektedir. Ama özellikle Kavum Vergea psikotik yani şizofreni hastalığının risk etmeni olarak görülmektedir (s.5)
Ruhi Yavuz (2008), şizofreni hastalarında MRI görüntüleriyle çalışmıştır. Buna göre, şizofreni hastalarında preforontal ve temporal korteksilerdeki gri maddenin azaldığı görülmüştür. Ayrıca, limbik sistem yapısında hacim azalması görünmüştür. Limbik sistem, hipokampus,amigdala,bazal gangliya, septal bölgeler ve bu yapılar arasındaki bağlantılardan oluşan davranışları kontrol eden bir yapıdır.(Taneri,2009,ders notları). Yukarıda bahsedilen şekilde Yavuz’da, beyinde nöronların azalması ya da işlevini kaybetmesi olarak bilinmekte olduğunu anlatmıştır. Ayrıca, erken dönemde gelişimsel sorunların özellikle prefrontal kroteksteki bozulmaların şizofreni hastalığını oluşturduğu anlatmaktadır. Prefrontal korteks ve limbik sistemdeki bu bağlantının şizofreni oluşturduğunu anlatmasının yanı sıra, hipokampal bölgeninde fonksiyonu ile ilgili de çalışmalar yaptığı görülmüştür. Burada nöronal akışın bozulmuş olduğunu belirtmektedir. Nöronal akış açıklamasını daha da açmak gerekmektedir. Beyinde sinir iletiminde arası maddelerden biri olan dopamin salınımının önemli derece değiştiğini işaret etmektedir. Yavuz’a göre (2008), dopaminin beyin hücrelerindeki bağlanma noktaları olan alıcıların (reseptörlerin) şizofrenlerde normal insanlardan daha çok sayıda ve etkinlikleri artmış olarak bulduğunu anlatmaktadır. Aslında, en önemli biyokimyasal nörotransmitterler arasında dopamin, noradrenalin, serotonin, asetilkolin, glutamat olarak bilinmektedir (Tanari,2009,ders notları). Bu biyokimyasal nörotransmtiler şizofreni hastalarında artmış olarak görülmektedir. Bu yüzden, şizofreninin tedavisinde kullanılan nöropleptikler de (sinir sistemini etkileyen ilaçlar) bu alıcıların etkilerini azaltmaya yönelik olduğunu bildirmektedir. Bu bilgilere ek olarakta, şizofrenide kognitif fonksiyonların yani çalışan hafıza ,dil,dikkat, algı, duygular,mativayon,bellek işlevlerinde bozulmaların olduğunu söyler, bunuda nöronlar arasındaki bu biyokimyasal soruna bağlar. (Yavuz,2008,sy.51)
KAYNAKÇA
Çuhadaroğlu F., Akdemir D., (2015). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı DSM-IV, Yayın Yeri: Hekimbirliği, Basım sayısı:1.
Doğan O., (2007). Şizofrenik Bozukluklar El Kitabı. İkinci basım, Sivas, Esorm Ofset.
Kulaksızoğlu I. B., (2009). Nörolojik hastaların psikiyatrik yansımaları. Erişim tarihi:05.03.2018, http://www.itfnoroloji.org/psikiyatrik/Psikiyatrik.htm .
Kesebir S., Parıldar Ş., (2003). Şizofreni:Östrojen ve Beyin. Erişim tarihi:05.03.2018,
https://www.journalagent.com/kpd/pdfs/KPD_6_1_51_55.pdf.
Sağır B.& Binbay T.& Ceylan D.& Yalın N.& Özerdem A.& Alptekin Köksal., (2004) Kavum Vergae ve Şizofreni: 25 Yıl Boyunca Tedavisiz Kalmış Bir Olguda Beyin Görüntüleme Bulguları ve Klinik İzlem. Erişim Tarihi: 26.03.2018, http://www.turkpsikiyatri.com/Data/UnpublishedArticles/h99ffr.pdf.
Taneri B., (2009). Doğu Akdeniz Fakültesi Davranışın Fizyolojik Nedenleri Ders Notları.
Yavuz R., (2003). Şizofreni, Erişim Tarihi:12.03.2018, http://www.ctf.edu.tr/stek/pdfs/62/6205.pdf