Tüketim Çılgınlığı İsrafın Ta kendisi

Büyük annelerimizi, büyük babalarımızı dinlediğimizde bir yoksulluktan bahsederler. Hatta, kivi meyvesini 50 yaşında gördüğünü, avakado meyvesini 60lı yaşlarında ilk defa tattığını söyleyenleri duyuyorsunuzdur.(hala tatmayanlarda vardır) Domatesi ilk defa Anadolu’da 3. Ahmet döneminde Damat İbrahim Paşa’nın aylık gider kayıtları tutanağında rastlanıyor.(yıl 1723) O halde, günümüzdeki gençliğinde 50’li yaşlarında yeni yiyeceklerle tanışabileceği olasılığı aklımıza geliyor. Fakat eski zamanlarla günümüzdeki en büyük fark; eski zamanlarda endüstri şimdiki gibi olmadığı için ürünler daha az, çeşitlilikte şimdikine göre daha da az… Ayrıca, teknolojide gelişmediği için ürün nerede üretiliyorsa orada tüketiliyordu.
Günümüzde izlediğimiz her filmde, beğendiğimiz her manken dizide, sinemalarda, reklamlarda, trafikte giderken billboardlarda gördüğümüz her görsel bizlere ‘tüket’ mesajını veriyor. Hatta bu reklamların daha çok kişinin dikkatini çekmesi için birçok araştırma yapılıyor. Örneğin, kırmızı renk insanların dikkatini daha çok çektiği için ambalajları daha çok cavcavlı, kıpkırmızı yapılıyor. Araştırmalar insanların nasıl daha çok tüketebileceklerini içeriyor. Hatta insanların psikolojik yapıları anlaşılmak isteniyor, böylelikle daha nasıl çok satın alabilirler diye. Hal böyle olunca, aslında evde birden çok oyuncak bebeği olan ya da arabası olan çocuk daha çoğunu isteyebiliyor. Buralarda da tüketim aslında gereksiz bir hal oluyor. Gençlik özgürlüğüne düşkün oluyor; kendi başına bişeyler yapabilmek, kendi başının çaresine bakmak büyük özgürlük oluyor ama reklamlar bize ‘daha çok satın alırsak özgür oluruz’ mesajı veriyor ve çok fazla gereksiz tüketime girebiliyor. bu sadece bebek, araba gibi oyuncakla da değil de yemekte de aynı şeyler baş gösteriyor. Hiçbir reklamda cavcavlı bir ananasın nasılda sağlıklı olduğu ve her çocuğun alırsa içinde oyuncak çıkacağı reklamı yapılmıyor. Çünkü ananas fabrikada yetişmiyor. Yani hızla üretilen bir ürün değil, ama cipsler, çikolatalar nasılda reklamlarda dönüyor.. işte bu tüketime giren her genç, tabağına gelen yemeğin değerini bilmekte zorlanabiliyor. Hatta biz anne babalar ona bunun değerini anlatmaya çalışıyoruz ama gençler artık büyük büyük konuşmaları dinlemekten haklı olarak bıkıyorlar. Dolayısıyla, her yerde bize tüket mesajı verilirken biz nasılda az tüketmememiz gerektiğine odaklanmıyoruz. Evde 3 tişörtüm var daha da fazla olsun, her renginden olsun, her markadan dolabımda bulunsun derken tüketim çılgınlığın ta içinde oluyoruz. Ama yapabilecek çok şey var!! Bu yazıları okumak, bilinçlenmek davranışlarımızı değiştirmek için en büyük adım. Davranış değiştirmek için öncelikle doğrusu ne onu bilmeliyiz. Sonrasında, aklımıza bir sürü sorular gelmeye başlıyor? Hepimizin aklına gelen bazen aynı, bazen farklı. O soruyu yakalayabilmek önemli. mesela; ‘ya daha fazla tşörtüm olmazsa arkadaşlarım Beni dışlarsa?’ , ‘Ya beni beğenmezlerse?’, ‘ya pizzamin hepsini alıp yarını yemezsem arkadaşlarıma havalı gelir mi?’ gibi hepimizin aklında birçok soru oluyor kendi hayatıyla ilgili. Sanırım en önemlisi bu adım; bu iç sesimizi ve soruları yakalamak.. Yani kendimizle ilgili düşüncelerimizi keşfetmek ve farkına varmak. Örneğin, kendini kötüleyen bir iç ses doğayı ya da çevresini korumakta zorlanabilir. Çünkü kendisini koruyamayan, kendisini sevemeyen, kendine değer veremeyen kişi bunu karşındaki nesneye, çevreye, bebeğe de aktaramaz.
Her türlü ısrafı önlemek için, en önemlisi de gıdanın ısrafına son vermek için bu tür bilgiler hepimiz için çok kıymetli. Peki yazımın sonunda anne-babalara da birkaç anlatmak istediklerim var; evinizde bir genç yaşıyorsa artık söz sırası ondadır. Uzman uzman konuşmaları bir yana bırakıp iyi bir ilişki kurma ve ona hala örnek olmaya çalışmak en büyük göreviniz. Artık şimdi bebeklik sırasında ektiklerinizi biçme zamanı.. yani bebeklikte nasıl bir bağ kurduysanız gençlikte o bağın meyvelerini yiyiyorsunuz. Hocam biz o bebekken çok çalışıyorduk, ya da ben bağ kurmasını ailemden öğrenmedim ki nasıl bebekle bağ kurulur bilmeden zaman geçti diye düşünüyor olabilirsiniz, hiç bişey için geç değil. İyi bir ilişki kurmak için, önce anne-baba adım atmalı.. bu yüzden belki de beraber bir şeyi tamir etmek, evde yemek yapmak, evde atık malzemeleri geri dönüşüm için neler yapılacağını öğrenmek-uygulamak, gıda ısrafını öğrenmek ve bunu uygulamak ne büyük bir ilişki güçlendirme şekli, hem de çevreye doğaya saygılı, üretken, sorumluluk sahibi bir genç yetiştirmiş oluyor musunuz? Alın işte bir taşla bir sürü kuş.. Ama önemli nokta, öğretmiyoruz beraber deneyimliyoruz. Siz ilişkinizi güçlendirirken gençte neler oluyor biliyor musunuz? Daha az beyaz ekrana düşkünlüğü oluyor, daha az hiperaktivitesi oluyor, daha az akran zorbalığına maruz kalıyor. Çünkü; iyi bir ebeveyn ilişkisi bizi hayata hazırlıyor.
O halde, ailecek hepimizin bir sloganı olması bize birbirimize bağlayan en önemli unsurlardan biri. Bu ‘gıda ısrafına son’ olması neden olmasın? Biz ailecek hep beraber mutfaktayız, herkes bir işin ucundan tutar, yiyebildiğimizi beraber yapar, asla yiyeceklerimizi çöpe atmayız’ dediğinizde nasılda evdeki ilişkiler düzeliyor ve ortak bişey için çabalamak ne iyi geliyor bir deneyin isterim. Bazılarınızın ‘Şafak Hanım, bizim evde kimse ev işlerini üstlenmez ki’ dediğinizi duyar gibiyim. ‘Gıda ısrafıa son’ sloganı sizi nasılda bağlayacak, bir deneyin…
Etna Psikoloji Kurucusu
Klinik Psikolog Şafak Ağaca Kemal